4 Ocak 2018 Perşembe

2017 Yılının Önemli Olaylarından Seçmeler


2017 Yılının Önemli Olaylarından Seçmeler

OCAK

1 Ocak: Reına'ya Saldırı: 39 Ölü

Yeni umutlarla ve hayallerle başlanan 2017 yılının daha ilk saatlerinde acı haber Ortaköy’de yer alan gece kulübü Reina’dan geldi. Gözü dönmüş IŞİD’li terörist, uzun namlulu silahıyla Reina’ya girip 39 kişiyi katletti. Saldırıda 2 el bombası ve 6 şarjör kullanan saldırgan 180 mermi boşalttı. Hain saldırıyı gerçekleştiren Abdülgadir Masharipov polisin titiz çalışması sonucunda saldırıdan 18 gün sonra yakalandı.

3 Ocak: Barbaros Şansal Tutuklandı

5 Ocak: İzmir'de Saldırı: 2 Şehit

İzmir Adliyesi önünde bombalı araçla saldırı düzenlendi. Saldırıyı TAK üstlenirken, saldırıda bir polis ve bir adliye çalışanı hayatını kaybetti.

16 Ocak: Türk Kargo Uçağı Düştü: 37 Ölü

22 Ocak: İlhan Cavcav Vefat Etti

 

ŞUBAT

Varlık Fonu Kuruldu:  Yılın ikinci ayına geldiğimizde bir süre önce oluşturulan Varlık Fonu’nun yapısıyla alakalı haberler ekonomi başlıklarında dikkat çekti. Milli Piyango, şans oyunları ve at yarışlarının devredildiği Varlık Fonu’na kamunun devleri de aktarıldı. Başta Ziraat Bankası olmak üzere, Borsa İstanbul gibi kuruluşlar Varlık Fonu’na devredildi.

9 Şubat: Rusya, 3 Türk Askerini Şehit Etti

MART

7 Mart: Malatya'da FETÖ Davası Başladı

10 Mart: Büyükçekmece'de Helikopter Düştü: 7 Ölü

11 Mart: Bakan Kaya, Hollanda'dan Sınır Dışı Edildi

Türkiye, Nisan ayındaki referandum hazırlıklarını sürdürürken Hollanda ile miting krizi patlak verdi. Hollanda’nın, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun uçağının iniş iznini iptal etmesi ve ardından Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’yı istenmeyen kişi ilan etmesi iki ülke arasındaki ilişkileri kopma noktasına getirdi.

21 Mart: Gazeteci Tayfun Talipoğlu Hayatını Kaybetti

29 Mart: Fırat Kalkanı Harekatı Sona Erdi

31 Mart: Halit Akçatepe Hayatını Kaybetti

 

NİSAN

4 Nisan: İdlib'e Kimyasal Bomba: 100'den Fazla Ölü

16 Nisan: Türkiye Referanduma Gitti

Türkiye Cumhuriyeti’nin 30 Ekim 1923’te kurulan ilk hükümetinden bu yana uygulanan ‘Cumhurbaşkanı-Başbakan ve Bakanlar Kurulu’ şeklindeki parlamenter sistem, 94 yıl sonra 16 Nisan’da yapılan referandumla ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ olarak adlandırılan başkanlık sistemiyle değiştirildi. AK Parti ve MHP’nin uzlaşarak TBMM gündemine getirdiği yeni sistem, yüzde 51,41 oy oranıyla kabul edildi.

23 Nisan: Vakıfbank Kadın Voleybol Takımı, Avrupa ve Dünya Şampiyonu Oldu

26 Nisan: Emniyette 9 Bin 103 Polis Açığa Alındı

29 Nisan: Wikipedia'ya erişim engellendi

Dünyanın en büyük internet ansiklopedisi Wikipedia'ya erişim 29 Nisan'da mahkeme kararıyla engellendi. Twitter üzerinden konuyla ilgili bir açıklama yapan Wikipedia kurucusu Jimmy Wales, Türk halkına "Her zaman yanınızda olacağım" dedi.

 

MAYIS

2 Mayıs: Erdoğan Yeniden AK Parti'ye Üye Oldu

12 Mayıs: Hasankeyf'teki Zeynel Bey Türbesi Taşındı

13 Mayıs: Marmaris'te Tur Otobüsü Devrildi: 24 Ölü

23 Mayıs: Açlık grevindeki Gülmen ve Özakça tutuklandı

Çıkarılan KHK sonucu işlerini kaybetmelerinin ardından başladıkları açlık grevini 9 Mart tarihinden beri sürdüren eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, grevlerinin 76'ncı gününde tutuklandı. 1 Aralık'ta Gülmen adli kontrol şartıyla tahliye edilirken, Semih Özakça ise tüm suçlamalardan beraat etti. Eğitmenlerin açlık grevi 2017 sonu itibariyle sürüyor.

28 Mayıs: Beşiktaş Üst Üste 2. Şampiyonluğunu Elde Etti

31 Mayıs: Şırnak'ta Helikopter Düştü: 13 Asker Şehit

31 Mayıs: Kabil'de İntihar Saldırısı: 100 Ölü

 

HAZİRAN

7 Haziran: Almanlar İncirlik'i terk etmeye başladı

2017 Türkiye-Almanya ilişkileri açısından tam bir kriz yılı oldu. Alman federal hükümeti Ankara'yla yaşanan gerilim sonucunda, Türkiye'deki İncirlik Üssü'nde bulunan Alman askerlerinin çekilmesini 7 Haziran'da onayladı. Eylül sonu itibariyle son Alman askerleri de İncirlik'ten çekildi. Türkiye’den ayrılan Alman askerleri, Ürdün'deki Muvaffak Salti Hava Üssü'ne taşındı.

14 Haziran: CHP'li Enis Berberoğlu'na 25 Yıl Hapis Cezası

14 Haziran: Londra'da 24 Katlı Binada Yangın: 79 Ölü

15 Haziran: Kılıçdaroğlu, Ankara'dan İstanbul'a Yürüdü

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasının ardından Adalet Yürüyüşü düzenledi. 15 Haziran sabahı Ankara Güvenpark’ta başlayan Adalet Yürüyüşü, 25 gün sürdü ve Temmuz ayında İstanbul Maltepe’de gerçekleşen Adalet Mitingi ile sona erdi. Yürüyüşün ardından CHP, Ağustos ayında dört günlük bir "adalet kurultayı" düzenledi.

23 Haziran: Evrim artık müfredatta yok

Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Alparslan Durmuş, "tartışmalı" ve "anlaşılmasının zor olması" gerekçesiyle 2017-2018 eğitim döneminde bazı sınıfların müfredatında Evrim Teorisi'nin yer almayacağını açıkladı. Karara tepki veren birçok eğitimci değişikliği "laik ve bilimsel eğitime darbe" olarak niteledi.

30 Haziran: Tekerlekli Sandalye Basketbol Milli Takımı, Avrupa Şampiyonu

Haziran ayı Türkiye’deki gelişmelerin yanı sıra dünyada yaşanan olaylarla da dikkat çekti. Petrol ve doğalgaz zengini Körfez’de son yılların en büyük krizi patlak verdi. Önce Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn, sonra Yemen, Maldivler ve Libya’da Tobruk yönetimi doğalgaz zengini Katar ile tüm diplomatik ilişkileri askıya aldıklarını duyurdu.

Sadece Suudi Arabistan ile sınırdaş olan Katar adeta karadan abluka altına alınırken gıda gibi temel ihtiyaçların deniz ve havayoluyla temin edilmesi gündeme geldi.

TEMMUZ

5 Temmuz: Portekizli Pepe, Beşiktaş'ta

11 Temmuz: Fikret Hakan Hayatını Kaybetti

15 Temmuz: Fatih Terim ve Damatları Mekan Bastı

18 Temmuz: İstanbul'a Rekor Yağış

Temmuz ayına damga vuran bir diğer olay ise, Yaklaşık 15 milyon nüfuslu İstanbul’un son 32 yılın en yoğun yağışlı, son 106 yılın ise, yaz mevsiminde gerçekleşen en yoğun yağışına uyanması oldu. Temmuz ayının tamamında ortalama 32,5 kg yağış alan İstanbul’da 18 Temmuz günü, hem de ilk yarısında rekor miktarda yağmur yağdı. Yağmura ve doluya teslim olan İstanbul‘da birçok araç ve işletme zarar görürdü.

18 Temmuz: İnsan hakları aktivistleri tutuklandı

Temmuz ayı başında Büyükada'da gözaltına alınan ve altısı 18 Temmuz'da tutuklanan 10 insan hakları aktivistinin aralarında Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser ve Alman insan hakları eğitmeni Peter Steudtner de vardı. Steudtner ve Eser, diğer 6 sanıkla birlikte 26 Ekim'de tahliye edildi. Steudtner tahliye edilmesinin ardından Almanya'ya döndü.

19 Temmuz: Harun Kolçak Hayatını Kaybetti

22 Temmuz: Sualtı Hokeyi Milli Takımı Dünya Şampiyonu

24 Temmuz: Cumhuriyet çalışanları yargılanmaya başlandı

Cumhuriyet gazetesinin yazar, muhabir, çizer ve avukatlarının da aralarında bulunduğu 19 kişinin yargılanmasına 24 Temmuz'da başlandı. 28 Temmuz'da yedi sanığın, 25 Eylül'de de Kadri Gürsel'in tahliyesine karar verildi. Ahmet Şık, Murat Sabuncu, Akın Atalay ve Emre İper'in tutukluluklarının devam ettiği dava 2017 Aralık itibariyle hala sürüyor.

AĞUSTOS

1 Ağustos: 15 Temmuz davası

Türkiye'yi sarsan en önemli olaylardan olan 15 Temmuz darbe girişiminin etkileri 2017 yılında da sürdü. 1 Ağustos tarihinde Akıncı Üssü davası kapsamında 7'si firari 486 sanığın yargılanmasına başlandı. Geçtiğimiz yılda yeni KHK'ların yayınlanmasına ve bununla ilgili ihraçlara da devam edilirken, OHAL Ekim ayında beşinci kez üç aylığına uzatıldı.

4 Ağustos: A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Mırcea Lucescu

11 Ağustos Eren Bülbül, Trabzon'da şehit düştü

Trabzon Maçka’da erzak çalan PKK’lıları görüp jandarmaya haber veren 15 yaşındaki Eren Bülbül hain terör örgütünün silahlarından çıkan kurşunlarla şehit düştü, Tüm Türkiye’yi “İyiki Varsın Eren” paylaşımları damga vurdu.

22 Ağustos: Rıza Kayaalp Dünya Şampiyonu Oldu

25 Ağustos: Arakan'da Katliam

27 Ağustos: Vatan Şaşmaz Otel Odasında Öldürüldü

ÖSYM başkanı istifa etti

Üniversiteye giriş sınavında yaşanan skandaldan sonra ÖSYM Başkanı Ömer Demir istifa etti. Demir yaptığı açıklamada, “İlgili personelin kasıt taşımayan dikkatsizlikleri sonucu ortaya çıkan yerleştirme hatası nedeniyle ÖSYM’nin kurum olarak tartışılmasının önüne geçmek maksadıyla görevden ayrılma talebimi ilgili makama bugün itibarıyla sunmuş bulunmaktayım” ifadelerine yer verdi.

EYLÜL

3 Eylül: Gazeteci Doğan Yurdakul Hayatını Kaybetti

6 Eylül: Şerif Mardin Hayatını Kaybetti

12 Eylül: S-400 Füze Savunma Sisteminde İmzalar Atıldı

19 Eylül: TEOG Sınavı Kaldırıldı

Ayın bir diğer önemli olayı ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çıkışıyla Temel Eğitimden Orta Eğitime Geçiş (TEOG) sınavının kaldırılmasına ilişkin adımların atılması oldu.

22 Eylül: Kadir Topbaş İbb Başkanlığından İstifa Etti

23 Eylül: Sınır Ötesi Operasyon Meclisten Geçti

25 Eylül: Kuzey Irak'ta Bağımsızlık Referandumu

Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Lideri Mesud Barzani özellikle Türkiye’nin karşı çıkmasına rağmen referanduma gitti. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin Irak’tan ayrılmak için düzenlediği referandumda yüzde 92 oranında evet çıktı,referandum sonuçları daha sonra ilgili yönetimce iptal edildi .

 

EKİM

1 Ekim: Katalonya Bağımsızlığını İlan Etti

2 Ekım: Las Vegas'ta Müzik Festivaline Ateş Açıldı: 58 Ölü

ABD’nin Las Vegas kentinde bir konsere silahlı saldırı düzenlendi, saldırıda 59 kişi yaşamını yitirirken 527 kişi yaralandı

3 Ekim: Celal Talabani Hayatını Kaybetti

8 Ekim: ABD Vize Başvurularını Askıya Aldı

ABD, Türkiye'deki elçilik çalışanı Metin Topuz'un tutuklanmasının ardından, personelinin güvenliğini gerekçe göstererek Türkiye'den yapılan vize başvurularını askıya aldı. Müteakip aylarda ikili ilişkilerde yumuşama yaşansa da, Trump'ın Aralık'taki Kudüs kararının ardından Erdoğan, ABD Başkanı'nı hedef alan sert açıklamalarını sürdürdü.

9 Ekim: Ampute Milli Takımı Avrupa Şampiyonu

Ampute Futbol Milli Takımı, EAFF Avrupa Ampute Futbol Şampiyonası final maçında İngiltere ile karşılaştı. Vodafone Park’ta oynanan karşılaşma 2-1 Türkiye’nin üstünlüğü ile son buldu. Bu sonuçla Türkiye Avrupa şampiyonu oldu.

12 Ekim: ÖSYM Yks Sınavını Getirdi

15 Ekim: Somali’nin başkenti Mogadişu’da düzenlenen bombalı saldırıda 358 kişi yaşamını yitirdi.

16 Ekim: Deniz Baykal Beyin Kanaması Geçirdi

17 Ekim: OHAL 5. defa 3 Ay Daha Uzatıldı

19 Ekim: Müftü nikahı yasallaştı

Hükümet, müftülere nikah kıyma yetkisi getiren bir yasa tasarısı hazırladı. Tasarıya karşı ülke çapında protestolar düzenlendi. Kadınların başını çektiği toplumsal muhalefete rağmen tasarı 19 Ekim'de TBMM'den geçerek yasalaştı.

23 Ekim: Recep Altepe Başkanlık Görevinden İstifa Etti

25 Ekim: İYİ Parti kuruldu

1996-1997 yıllarında İçişleri Bakanı görevini sürdüren ve 2016 sonlarında üyesi olduğu MHP'den ihraç edilen Meral Akşener, siyasete yeni kurduğu partiyle devam dedi. İYİ Parti adını taşıyan yeni siyasi harekete eski MHP'lilerden Koray Aydın, Yusuf Halaçoğlu ve Ümit Özdağ'ın yanı sıra CHP'den istifa eden Aytun Çıray da katıldı.

28 Ekim: Melih Gökçek Başkanlık Görevinden İstifa Etti

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, 23.5 yıllık belediye başkanlığı görevinden istifa etti. “Başarısız olduğumu düşündüğüm için değil, yorgun olduğumu düşündüğüm ya da herhangi bir başka kaygı nedeniyle değil, sadece ve sadece, ülkemi lider ülke yapacağına inandığım Recep Tayyip Erdoğan’ın talebini yerine getiriyorum” ifadeleriyle görevinden ayrıldı. 

KASIM

Yerli Otomobil Gündemi :

Ocak 2011’de yerli otomobil için çağrı yapan Erdoğan’ın bu isteği için ilk somut adımlar Ankara’da atıldı ve 5  firma kamuoyuna tanıtıldı. Bunlar Anadolu Grubu, BMC, Kıraça Holding, Turkcell ve Zorlu Holding’den oluştu. 5 ortak 2018 başında şirketi kurup prototipleri 2019’da, ilk otomobili 2021’de üretecek.

12 Kasım: Irak- İran Sınırında Deprem: 348 Kişi Ölü

18 Kasım: Naim Süleymanoğlu Hayatını Kaybetti

Olimpiyat şampiyonu, eski milli halterci Naim Süleymanoğlu tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Türk sporunun cep herkülü, geride bıraktığı yaşantısında üç olimpiyat, yedi dünya altı Avrupa şampiyonluğu ve 46 dünya rekoru bıraktı.

18 Kasım: NATO krizi

Norveç'teki NATO tatbikatında Mustafa Kemal Atatürk ve Erdoğan'ın "düşman" hedefler arasında gösterilmesi krize neden oldu. Türkiye askerlerini tatbikattan çekti, olayın ardından NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg Erdoğan'dan bizzat özür diledi.

22 Kasım: Ekonomide sarsıntı

2017, Türkiye ekonomisi açısından negatif rekorların yaşandığı bir yıl oldu. Türkiye'de yıllık enflasyon yüzde 12,98 ile son 14 yılda kaydedilen en yüksek seviyeye ulaştı. Amerikan doları TL karşısında 22 Kasım'da 3,98 seviyesini. Euro da 4,68 lira ile rekor kırdı.

28 Kasım: ABD'de Reza Zarrab Davası Başladı

ABD’nin İran’a nükleer programı nedeniyle uyguladığı yaptırımları delmekle suçlanan Reza Zarrab’a ABD’de dava açıldı. Aralarında eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla ve eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan‘ın da bulunduğu dava ABD’de görülmeye başlandı.

29 Kasım: Rıza Sarraf tanık koltuğunda

İran'a ambargoyu delme suçlamasıyla ABD'de yargılanan işadamı Rıza Sarraf, suçlarını kabul edip itirafçı oldu ve 29 Kasım'da tanık koltuğuna oturdu. Sarraf, ambargoyu delmek için kurdukları düzenin başında olan eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'a 45-50 milyon dolar rüşvet ödediğini söyledi. Ayrıca İran'a yapılan para transferlerini Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın onayladığını da ifade etti.

29 Kasım: Savaş Suçlusu Hırvat General Duruşmada Zehir İçerek Öldü

Man Adası Belgeleri

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yakınları hakkındaki Man Adası‘ndaki şirket iddiası Kasım ayının en çok konuşulan başlıkları arasında yer aldı.

ARALIK

6 Aralık: Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi'nde Gruptan Lider Çıktı

6 Aralık: Trump'ın Kudüs Kararına Protestolar

ABD Başkanı Donald Trump, Türkiye dahil dünyanın pek çok ülkesinden gelen olumsuz tepkilere rağmen beklenen kararını açıkladı. Trump, “Kudüs’ü resmen İsrail’in başkenti olarak tanıma zamanı gelmiştir. Dışişleri Bakanlığı’na, Tel Aviv’deki büyükelçiliğimizin Kudüs’e taşınması için hazırlıklara başlaması talimatını verdim” ifadesini kullandı

7 Aralık: HDP depremi

21 Şubat'ta HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'ın milletvekilliği düşürüldü. Partinin 2016'nın Ekim ayında tutuklanan ve bir yıl boyunca hakim karşısına çıkmayan diğer Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın yargılanmasına 7 Aralık'ta başlandı. Temmuz ayında TBMM'de yapılan Genel Kurul oylamasında da HDP'li Tuğba Hezer Öztürk ve Faysal Sarıyıldız vekilliklerini kaybetti.

24 Aralık: Sivillere yargı muafiyeti

Kabul edilen yeni bir KHK'ya göre 15 Temmuz darbe girişimi ve devamı niteliğindeki olayların bastırılmasına yardım eden siviller yargıdan muaf tutulacak. Hükümet bunun sadece darbe gecesi ve sabahında yaşanan olayları kapsadığını savunsa da, ilgili maddede bu açıkça belirtilmediği için, KHK'nın sivil milislere zemin hazırlayabileceği eleştirisi yapılıyor.

Alıntılar : Basından

2017 Yılında Dünyada ve Türkiye’de Google’da En Çok Neler Aratıldı?


 Genel Aramalar kategorisinde;
Türkiye’de;
1) Milli Piyango 2017
2) Stres çarkı
3) YSK
4) e-okul
5) Referandum sonuçları
6) Morpa Kampüs
7) Bayram mesajları
8) Altın fiyatları
9) Katar
10) Arakan
Dünya’da:
 1) Hurricane Irma
 2) iPhone 8
 3) iPhone X
 4) Matt Lauer
 5) Meghan Markle
 6) 13 Reasons Why
 7) Tom Petty
 8) Fidget Spinner
 9) Chester Bennington
 10) India National Cricket Team
 
 

 

2017 Yılı Spor Gündeminden Birkaç Başlık


2017’de spor

Spor dünyasında 2017 nasıl geçti?
Öne çıkan olaylar, isimler kimlerdi?

FENERBAHÇE: AVRUPA’NIN EN BÜYÜĞÜ
Dünyanın en önemli koçlarından birine emanet edilen harika bir kadronun yıllardır sabırla yapılan yatırımın karşılığı sonucu en büyük ödüle kavuşmaması düşünülemezdi. Fenerbahçe, şampiyonluğu bir yıl önce de hak etmişti ancak 2017’deki performansı rakipsizdi. Avrupa’nın iki numaralı sporunun bir numaralı mecrasında kazanılan şampiyonluk Türkiye spor tarihinin de zirvesine kuruldu.
BEŞİKTAŞ: ÜST ÜSTE ŞAMPİYON, NAMAĞLUP GRUP LİDERİ…
Futbolda son 2 sezonun şampiyonu Beşiktaş, Süper Lig’de sağladığı hakimiyetin ötesinde Avrupa’da sergilediği karakterli futbolla öne çıktı. 2017’nin ilk yarısında yarım kalan Şampiyonlar Ligi ve UEFA Avrupa Ligi yürüyüşü, ikinci yarıda tarihe geçen bir Devler Ligi grup maçları karnesiyle taçlandı. Siyah beyazlılar, Porto, Monaco ve Leipzig gibi yabana atılamayacak takımların olduğu gruptan namağlup lider çıktı ve Türkiye futbol tarihine geçti.
TÜRK FUTBOLUNUN ‘ADAM’LARI
Türkiye milli takımı 2017’de başarısız bir performans sergilerken gündeme ancak vurdulu kırdılı, maço skandallarla gelebildi. Geride bıraktığımız yılı futbola fazla ilgi göstermeden geçiren Arda Turan, “Başkanlık sistemine evetçilik” oynadıktan sonra gazeteci dövme, ‘Adamlık’ kriterleri belirleme gibi meşgalelerle öne çıktı. Turan’la arası uzun süredir limoni olan Fatih Terim de bu departmanda esas ünün kime ait olduğunu hatırlatmakta gecikmedi. Başarısızlıkla sonuçlanan Alaçatı çıkartması Terim’in milli takımdaki sonu oldu ama burası Türkiye. Her açıdan “Milli” teknik direktörümüz yıl bitmeden kendine yeniden Galatasaray’da yer buldu.
USAIN BOLT’UN VEDASI
2008’de Asafa Powell’ın 9.74’lük 100 metre rekorunu 9.72’ye çekti sonra Pekin Olimpiyatları’nda herkese 9.69’u izletti. O günden beri Usain Bolt, spor dünyası için tam anlamıyla bir fenomen, bir hayranlık kaynağı, bir ‘ucube’, bir yenilmez oldu. 1.95’lik heybetli fiziğiyle başardıkları, uzun boyun sprinterler için bir dezavantaj olduğu kabulünü yıktı. Hatta bir gün Usain Bolt’u geçebilecek atletin bu uğurda yaratmak zorunda olduğu enerjiyi hesaplamaya kalkan bilim insanları, Bolt tipi bir fiziğe sahip olma zorunluluğuna işaret etti. O, icra ettiği sporda kalıpları, sınırları yıktı. Kendinden sonrakilere daha ileri nasıl gidilebileceğini gösterdi. 8 Olimpiyat şampiyonluğu, 9.58’lik 100 metre, 19.19’luk 200 metre rekorları onun akıl almaz seviyesini gözler önüne seriyor. Ancak bu seviyeyi 30 yaşından sonra koruması zordu ve o da zirvede bırakmak istedi. 2016 Rio Olimpiyatları’nda altın madalyaya 9.81’le ulaşabilmiş olması yaklaşan “tehlike”yi haber veriyordu. 2017’de Londra’da son yarışını kaybetmesi görkemli kariyeri için hayal kırıklığı olarak kabul edilse de onun mirasını tanımlayabilecek şey hiçbir zaman “yenilmezlik” değildi zaten. Spor tarihi kitaplarının en ışıltılı sayfalarından biri ona ait olacak.
 ROGER FEDERER: 36’SINDA 2 GRAND SLAM DAHA
2010’dan bu yana grand slam kazanamamış olması, tenisin hayli rekabetçi “En iyiler” yarışında ona zarar veriyor muydu, emin değilim. Ama tüm bu yıllar boyunca zirveden inmeyişi, hep şampiyonluk mücadelelerinin içinde kalması, istikrarı ve hayran bırakan tekniği ‘Ekselanslarına 36 yaşında iki grand slam şampiyonluğu daha getirdi. 2017’deki Avustralya Açık ve Wimbledon şampiyonlukları, 19 şampiyonluğunun arasında her zaman farklı bir yere sahip olacak.
 SERENA WILLIAMS: HAMİLE REKORTMEN
2017, 36 yaşındaki Serena Williams için kolay bir yıl değildi. Hamilelik, onun halen zirvedeki spor kariyeri için bir handikaba işaret etse de Avustralya Açık’ı kazanarak 23. grand slam şampiyonluğunu elde etti ve Steffi Graf’ın Açık Dönem rekorunu kırdı. Ancak belki de en etkileyici olan Williams’ın bu zaferi hamileyken elde etmesiydi. Serena Williams kariyeri boyunca üstlendiği öncü rolünü “hamile kadın sporcu” tartışmasını da değiştirerek sürdürdü.
 COLIN KAEPERNICK: DİZ ÇÖKMEKTEN ÇOK DAHA FAZLASI
NFL’de Colin Kaepernick’in 2016 sezonunda ırkçılık, eşitsizlik ve polis şiddetine karşı başlattığı milli marş sırasında “diz çökme” eylemi, 2017 yılında yalnızca spor sahalarındaki değil tüm alanlardaki en etkili siyasi protestolardan biri oldu. Donald Trump’ın ABD başkanlığına gelmesiyle ülke genelinde artan huzursuzluk eylemin de yayılmasını sağladı. Trump ve takım sahiplerinin ortak kararı Colin Kaepernick’in işsiz bırakılması gibi utanç verici bir “ceza”yla sonuçlansa da baskılar sporcuları birbirine daha fazla kenetledi. Tüm spor dallarına yayılan, sporcuları içinden çıktıkları toplumla yeniden yakınlaştıran bir eylem biçimi olarak “diz çökme” sporcu aktivizmi tarihinde kendine önemli bir yer edindi.
 NBA: TRIPLE-DOUBLE DEVRİMİ
NBA’de sezona triple-double’lar damga vurdu. Russell Westbrook, Oscar Robertson’dan sonra normal sezonu triple double ortalamalarıyla tamamlayan ilk oyuncu oldu. LeBron James ise NBA finalleri tarihinde bunu başaran ilk isim olarak tarihe geçti. NBA’deki triple double devrimi, değişen oyuna dair çok şey söylüyor.
 NEYMAR: 222 MİLYON AVRO
Brezilyalı Neymar’ın 222 milyon avro karşılığında Barcelona’dan Paris Saint-Germain’e transferi bir “rekor” olmanın ötesinde siyasetin nelere kadir olduğunu ve gerekirse “Mali fair-play, siyasetin futbola müdahalesi” gibi sözde ilkelerin ne kadar anlamsızlaştığını göstermesi bakımından önemliydi. Neymar’ın bir önceki rekoru 2’ye katlayan bonservis ücretinin ekonomik açıdan karşılanabilir hale gelmesini sağlayacak bir başarı yok. Ancak arkanızda Katar gibi zengin ve ambargo altında bir devlet varsa bazen bunun önemi de olmayabiliyor. Neymar’ın transfer rekoru tarihin en büyük spor anomalilerinden biri olarak anılacak.
 DOPİNG: RUSYA’YA OLİMPİYATLARDAN MEN
Sporda doping sorunu, Rusya’yla sınırlı değil elbette ve Rusya’nın da ötesinde devletlerin sistematik dopinge destek verdiğini ya da bir şekilde göz yumduğunu biliyoruz. Ancak, siyasi arenada kendini güçlü göstermenin bir aracı olarak sporu kullanma, Rusya için uzun süredir yürürlükte olan bir politika. Akıl almaz maliyetiyle Soçi 2014 ve tüm ayrıntılarıyla ortaya serilen devlet destekli doping sistemi icracısı Rusya olduğu için hak ettiği cezayı alabildi. Ancak Rusya’nın doping sebebiyle 2018 Kış Olimpiyatları’ndan men edilmesinin dopinge karşı mücadelede bir dönüm noktası olduğunu düşünmek fazlasıyla iyimserlik olur.
 
Alıntı : Mithat Fabian SÖZMEN

25 Ekim 2017 Çarşamba

Patlayan Balonlar


Artık subjektif bir yorumdan öte bir gerçek olarak görünüyor ki ,  durum aslında tam da planlandığı ,kurgulandığı ve de  istenildiği seklinde ilerliyor , yürüyor hatta  tıkır tıkır işliyor ..

Ve de yine görünen o  ki  bir don biçilmiş bize ve bizim de biçilen bu donu  giymemiz  zaruri . Ya seve ya da … Her neyse !

Bu don giyilmiş rollerde , kimin hangi görevde olması , ona verileni yerine getirmesi dışında herhangi bir çıkıntıya , itiraza  hele ki başkaldırıya  asla izin yok .

Olası  her kurgu durum  için rollere uygun oyuncular da seçilmiş  ve rol dağılımları da  yapılmış . Sen  başkan , sen soytarı , sen yalaka , sen  sözde başkaldıran asi , sen  hain , sen kahraman diye diye  …

 Yalnız çokta uzun süre bazı durağan ve aksiyondan uzak rollerde ki  aynı  oyuncuların varlığı, ya da başarısız oyunculukları   seyirciyi monotonluğa itip, sıkılıp dikkatlerini dağıtmalarına ,  farklı arayışlara yönelmelerine   , asıl büyük tehlike olarak da  salonu terk etme duygusuna kapılıp ,  uyanışlarına sebep  olabileceğinden korkuyla olsa gerek ,  arada bazı oyuncuları ve rolleri  bazen büyük, bazen de minik dokunuşlarla  değiştiriyorlardı zamanı geldikçe .

Etkisi mi ? Etkisine gelince  “Pat , pat , pat  .  “ etki yalnızca bir balonun patlamasından çıkan ses kadar , hepsi bu …

Bu gerek gördükleri  hal ve durumlarında ki eylemler  o kadar açık seçik bir yöntemle  yapılıyordu ki ,  talebi yapması  gerekene bile fırsat bırakmadan her şeyi  kendileri uyguluyorlardı  . Yani kurgu o kadar aleniydi  ki ,  baş  rol ,  yardımcı roller  ya da fügüranlıkların hepsi bu programa göre  kurgulanıp yönetiliyordu  ...

Bu nedenledir ki  ben bu oyuna “Patlak Balonlar  adini verdim  .   Gün geçmiyordu ki bir balon paylamaya görsün .

İnsanların büyük çoğunluğu ise  bu esnada onlara  verilen seyirci rolünde ki görevleri  için koltuklarımıza gömülmüş olup biteni bir aksiyon filmi edasıyla  “güya” pür dikkat izleyip  ,  bilip bilmeden ama bolca , çokça ve istedikleri içerik ve mahiyete uygun yorumluyor , yorumluyor , sonu gelmez bir şekilde  ha bire yorumluyordu …

Bu durumda ben  ,  tüm çıplaklığına  rağmen bu  durumu afiyetle yiyen  seyircilere  acı bir afiyet olsun diyor ve yemeğin üstüne GDOsu ile oynanmış  mısırlardan üretilen şuruplarla  tatlandırılmış  kaymaklı beyaz ekmek kadayıfı ısmarlayıp , sonrasında daha fazla dayanamayıp  lavobaya koşuyor , bir güzel kusup , sonrasında krozete kendimi atıyor ve de üzerime  sifonu çekiyor ve karanlık dehlizlerde gözden kayboluyorum  ...

Hikaye burada bitiyor . Ve hikayeyi George Orwell’e ithaf ediyorum .


Sonrasında mı ne olduğunu merak ediyorsunuz  ?

Sabah uyandığımda  yeni günde kendimi seyirci koltuğuna oturmuş ,arınmış, temizlenmiş ,  huzur içinde ,  önüme konulanı tüketen, gösterileni izleyen, söyleneni dinleyen, buyrulanı  yapan , o şanslılardan  biri olarak buluyorum . Şimdi ki asli görevim balon şişirmek ... Eeee maaşıda  dolgun ,rahat bir iş , kafam da pek rahat , gerisi kimin umurunda ...

Şimdi belki aklım kıt ama huzurum bol !


AA


Kendini çiçek sanan karpuz

Onu ilk kez gördüğümde ,  dördüncü kattaki evin  balkonunda tüm yaz üşenmezcesine açıp duran sardunyaların arasından başını usulca çıkarmıştı ,  yazın sonlarına doğru .

"Hey ben de buradayım"  dercesine . Kısa surede yapraklarını  gösterdi ve hızla uzamaya yayılmaya başladı . Sardunyalar , fesleğen ve saksısını  paylaştığı şeker çiçekleri de şaştılar bu yeni misafire .  Kimdi ki bu ?  Sarmaşık  deseler değil , çiçek deseler , evet belki biraz  ,  çünkü görünmeye başladıktan kısa sure sonra uzayan kollarda minik sari çiçeklerin açtığını gördüler ama belli ki kendileri gibi bir  çiçek de değildi . Bizimki vaktinin darlığını bildiğinden olsa  gerek hızla uzanıp durdu diğer saksılara ,çiçekleri açtı ve verilen suyu sabırsızca çekti köklerine . Çünkü bir sürprizi  vardi hem saksıları paylaştığı  arkadaşlarına ve sürpriz  misafir olduğu balkonun ve evin sahiplerine ...

Ev sahiplerinin kısa süreli yaz tatillerindeki  yokluklarını  fırsat bilip çiçeklerinden bir yavruyu sakladı sardunya saksısına  ve yaprakların  altına .... Günler geçtikçe , bu kendini çiçek sanan sürpriz  misafirin doğası gereği ömrü  sonlanmaya başladı . Çünkü çekirdeğini gizlediği topraktan doğmuş ,gelişmiş , çiçek açmış, hatta balkon saksısında  bir çiçek edasıyla salınmış  en sonunda meyvesini vermiş ,büyütmüş ve yolun sonuna gelmişti . Biliyordu ki meyvesinden gelecek sene de yasam sürecek döngü devam edecekti .Kendini çiçek sanan bu dostun . Ev sahipleri de onun için güzel bir tören düzenlediler ve gelecek yıl görüşmek üzeri vedalaştılar dün akşam . Çekirdekleri  kıymetli bir hazine gibi saklandı şüphesiz ...

AA

Ekim 17


18 Mayıs 2017 Perşembe

Şarkıya Dair Notlar ( Bir John Berger alıntısı ve etkisi )

Şarkıya Dair Notlar (*)

“  Bir Şarkı söylendiğinde ve çalındığında beden kazanır . Bunun da mevcut bedenlere el koyup onlara kısa süreliğine el koyup yapar . ( ödünç alınan beden ya da tek bir icracıya , icrası grubuna , dinleyicilere ait olabilir. Şarkı ödünç alınmış bir bedenden diğerine , beklenmedik şekilde akıp gider .Şarkı her seferinde ödünç aldığı bedenin içine yerleşir .Kendine bedenin iç organlarından bir yer bulur .Bir davulun kulak zarında , bir kemanın göbeğinde , şarkıcının ya da dinleyicinin , göbeğinde ya da böğründe … )  Dik tutularak çalınan kontrabasın bedenine , bir ağzın önünde kuşlar gibi uçuşan , inip kalkan bir çift elindeki mızıkanın bedenine ya da gümbür gümbür çalan davulcunun gövdesine . Şarkı tekrar tekrar şarkıcının bedenini ele geçirir. Ardında da şarkıyı dinleyen , ona mimikleri ile tepki veren , geçmişi hatırlayan ve geleceği hayal eden dinleyicilerin bedenlerini . Bir şarkı ele geçirdiği bedenlerden farklı olarak zaman ve mekan içinde sabitlenmiş değildir . Şarkı geçmiş tecrübeleri anlatır . Söylendiğinde şimdiyi doldur . Hikayelerde aynı şeyi yapar . Ama şarkıların sadece onlara has bir boyutu vardır . Şarkıyı şimdiyi doldururken bir taratan da gelecekteki bir dinleyen kulağa ulaşmayı umut eder . İleri uzanır uzanır uzanır . Bu umut ısrarcı olmasa bence şarkılar var olmazlar . Şarkılar ileriye uzanır .

Şarkılarıntemposu , ölçüsü , içindeki döngü ve  tekrarlar yatay zamanın akışına karşı bir sığınak inşa eder. Bu sığınak içinde gelecek , şimdi ve geçmiş birbirlerini teselli edebilir , kışkırtabilir, tiye alabilir  ya da birbirlerine ilham verebilir .

Günaydın Blues
Blues nasılsın ?
Nasılsın ?
Günaydın Blues
Blues Nasılsın ?
Şöyle bir uğradım
Laflayalım diye
( Bessie Smith )

..

Bütün şarkılarda mesafe vardır. Şarkı mesaeli değildir  ama malzemelerinden biri mesafedir , tıpkı varlığın herhangi bir grafik imgelerin malzemelerinden bir olması gibi . Şarkıların ve imgelerin ta başlangıcından beri böyledir bu .
Bütün şarkılar yolculuklar dairdir …
Şarkılar akıbetleri ve geri dönüşleri , karşılaşmaları ve vedaları anlatır . Başka türlü söylersek : Şarkılar bir yokluğa söylenir . İlhamlarını yokluk vermiştir ve yokluğa hitap ederler. Aynı zamanda şarkının paylaşılması iel yokluk da paylaşılır ve daha az kesikin , daha az yalnız , daha az sessiz bir hal alır . Bu asıl yokluğun , şarkının birlikte söylenmesi sırasında , hatta söylenmesinin hatırlanması sırasında “ azalması “ ortak bir zafer duygusu ile yaşanır . Bazen mutedil bir zaferdir bu , çoğunlukla da örtülü bir zafer .  “Kendimi bir şarkının sıcak kozasına sarıp “ demiş Jonny Cash “ her yere gidebilirdim ; kimse beni yenemezdi .
Şarkıların özü seste ya da zihinde değil oranlardadır . Sarıp sarmalamak için takip ederiz onları . Başka bir mesajın ya da etkileşim biçiminin sunduğundan bu yüzden farklıdır sundukları . Kendimizi mesajın içinde buluruz . Şarkıyla söylenmeyen gayri şahsi dünya dışarıda kalır , plasentanın dışında . Bütün şarkılar , içerikleri ya da söyleyişleri kuvvetle erkeksi olduğundan bile , anaç bir etki yaratır .
Şarkılar bir bağ kurar , toparlar ve bir araya getirir .Söylenmedikleri zamanlarda bile hazır bulunan toplanma noktalarıdır onlar . Şarkıların sözleri bir nesri oluşturan kelimelerden farklıdır . Nesirlerde kelimeler bağımsız faillerdir ;şarkılarda ise öncelikle ve her şeyden çok anadillerinin mahrem sesleridir . Anlamları her neyse ona işaret ederler, aynı zamanda o dilde bulunan bütün kelimeleri muhatap alır ya da onlara doğru akarlar .

Şarkılar nehirler gibidir. Her biri kendi yatağından akar – yine de hepsi her şeyin çıktığı yer olan denize ulaşmak için akar . Bir nehrin ağzından dökülen sular uçsuz bucaksız bir başka yere doğru yola çıkar . Bir şarkının ağzından çıkanlar içinde benzer bir şey geçerlidir … “ 

Geronimo’nun notu :  Blues Perişan Kütüphanesine   , bu sayfanın takipçisi – özellikle – müzik dostlarına , içlerinden bu yazar ve kitabı  okumamış olan müzik sevdalılarına ve de tutkunlarına armağan etmek isterim bu  çok kıymetli alıntıyı .

Bazen bir şeyleri çok severiz , çok anlamlandırırız çok  çokça yönlü ,  biliriz ki tek değil , çok şeydir bunun , bu sevginin  sebebi , ama gelin görün ki bir türlü anlatamayız .  Bu yazıyı okurken  sayfa diplerini kıvırmaktan canım çıktı .  Yakın zamanda kaybettiğimiz , büyük entelektüel , aydın , sanatçı , yazar John  Berger’in  yalnızca yüzdört sayfalık ,  bir solukta  okunan ve adına layık  kitabı “ Hoşbeş”  ( Kim bulumuşsa , şahane bir isim olmuş ) içinde ki “Şarkıya Dair Notlar “ başlıklı “ hoşbeş” in de yazarın  ;   müziği   gerek yaratıcısı , gerek icracısı , gerek dinleyicisi , gerek arşivleyicisi , gerek paylaşımcısı , gerekse de canlı (konser) tutkunları ,  hatta belkide  hiç dinlemeyeni ,  ya da anlama,  algılama derdinde olmayanı , kısacası tüm faktörleri ve denklemleri ile  bu  hem teknik hem , sosyal , hem de sanatsal içerikleri ile yorumlaması  beni hayran bıraktı  . Ve ilgili  bölümden bu uzun alıntıyı sizler için oturup gecenin saat   ikisi ile dördü arasında üşenmedim yazdım ve birazdan da Aptülika’ya yayınlaması için göndereceğim .

Neden müzik dinlerim , neden kimilerine göre halen dinazor denilen  grup ya da şarkıların peşinde koşarım , neden külüstür bir pikabı olmasına rağmen plak satın alırım, hatta neden yıllarca hiç pikabım olmadığı halde plaklarım oldu , neden internetten de olsa radyo yayını yapmaya çalışır da müziği halen paylaşmaya çalışırım , neden yüzlerce kez dinlediğim kimi şarkılar halen bana her dinlendiğinde farklı hisler verir , neden çok sevdiğim bir şarkıyı kıskanmak yerinde tam tersi herkes ile paylaşmak isterim , neden  kimi şarkılar sadece özel insanları aklıma getirir , neden halen tüm uykusuzluğuma direnerek  içinde “ şarkı “ geçtiği için hiç kaybolmayan heyecan ile bu yazıyı yazmaya çalışırım .
İşte  bütün bu zor soruların büyük bölümüne   basit ve yalın cevaplar bulduğum için yukarıdaki alıntıda …
 Hepsi bu !
Teşekkürler  John Berger . Huzur içinde uyu ,  yazdıkların bir şarkı tadında akıyor şu anda zihnimden hiç şüphen olmasın .


Aylak Adam 
1    9 Mayıs sabah karşı – 2017


( *) Kitap : Hoşbeş – Yazar: John Berger  - Metis 2016

17 Mayıs 2017 Çarşamba

Yaratıcı Yazarlık Temel Eğitimiz Üzerine

Bu not ve yazıyı  Sait Faik'in eşsiz anısına ithaf ediyorum 

"söz vermiştim kendi kendime: yazı bile yazmayacaktım. yazı yazmak da hırstan başka ne idi ? burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim. hırs hiddet neme gerekti? yapamadım. koştum tütüncüye, kağıt kalem aldımç oturdum. ada'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. kalemi yonttum. yonttuktan sonra tuttum öptüm. yazmasam deli olacaktım."

sait faik abasıyanık* haritada bir nokta

Yaratıcı Yazarlık Temel Eğitimiz Üzerine 

Seçimi sancılı olan bir eğitimdi doğrusu ,  adı havalı , onaylama süreci biraz tartışmalı olmuştu , bu yüzden omuzlarımda  bir yük hissederek  girdim kapıdan , sonrası işte aşağıda ...

Heyecan verici isimi olan bir eğitim hiç şüphesiz .  Eğitmenimiz  bir yazar (Melike İlgün ) . Tek güne ve  sınırlı zamana şüphesiz ki sığmayacak bir eğitim ki ona vurgu ile açıyoruz günü …

Aslına bakacak olursanız  gerek eğitim süresince gerekirse de sonunda   tırnak içinde ki “ yaratıcı” kavramından ziyade  temel anlamda bir yazarlık konusu ,  hiç yazma girişimi olmamış , denememiş , bundan çekinen , belki biraz da korkan katılımcılar için  iyi ipuçları ve  temel teknik detayları veren bir eğitim olduğunu söylemek mümkün .  Yaratıcı kısmı da  gün içinde verilen pratik ipucu ve çalışmalarla , aklından yazmanın zorluğunu geçiren katılımcılara aslında işin  basit ve mümkün olduğunu , yaratmayı kolayca sağlayabilecek çok fazla  konu bulunabileceğini kanıtladı. Bu anlamda eğitimin ve eğitimcimizin kısıtlı süreye rağmen oldukça başarılı olduğunu ifade etmeliyim 

İşin  içinde “yazmak, yaratmak , okumak , düşünmek , kafa yormak , araştırmak ,  merak  vb “  konuları oldukça o olay her zaman ilgi çekici olur  . Sonuç olarak  kendinizi dolu , pek dolu , çok dolu hissediyorsanız , bence yazmanız , yazdıklarınızı paylaşmanız son derece kolay .  Belki bu yazı ya da  bu notlar sizlerde de bu iştahı kabartmaya ve bu konuya odaklanmanıza imkan sağlar .

Bu nedenle  katıldığım için , hem imkan sağlayan kurumuma , hem eğitmenimize , hem de katılımcı arkadaşlarımıza  ayrıca  özel bir teşekkür sunmak isterim.


Eğitimden aklımda kalanlar ya da  kısa notlar ve ipuçlarını  Aylak Adam ‘dan merak edenler  için de aşağıdaki gibidir .  Buyurunuz ..

***



“5 n 1 k “  (  Ne , ne zaman , nerede , nasıl , neden , kim )
Sihirli formül  her türlü yazı için budur .  Ana temanızı bu formülün “ K” sı KİM ile başlatmanızda yarar var .

KİM :  Bir yazıda kullanmak istediğiniz kişinin ( kahramanınızın )  olabilecek tüm özelliklerini , gerek somut  ögeler  , gerekse de  yaratma isteğinize göre , uçuk kaçık dahi olabilecek şekilde tüm özelliklerini  bir  sayfaya  yazmanızla başlar  . Sonra  bu özellikler üzerinden detaylara girebilirsiniz  (  İsim , cinsiyet , yaş , doğum yeri , yetişme koşulları  , eğitimi , ailesi , arkadaşları , çevresi ,  yakın arkadaşları , ilişkileri  vb .. – doldurun doldurabileceğiniz kadar , her özellik işinize yarayacak şüphesiz yaratma aşamanızda - )   ( Örnek : Esra , Kadın, 28, Adapazarı, öksüz , lise , anne ve kardeşler,  Ali ve Ayşe özel iki arkadaş, baskılı bir çevre , gizli bir ilişki  vb)

NE ZAMAN : Kurgulayacağınız hikayenin dönemini belirlemeniz gerekir . O dönemin  hem dünya , hem bulunduğumuz coğrafyada ki  her türlü , gerek sosyal , siyasi vb tüm başlıklarının eklenmesi . Örnek : Günümüz (2010'lar)  , 70’ler , 30 yıl sonrası vb .  Dünya : Trump, Ortadoğu , Savaş , Rusya , İslamafobi , terör  , küresel ısınma , çevre  vb   Türkiye : Tek adam , kutuplaşma , gezi , 15 temmuz , sosyal medya esareti , yozlaşam vb..)

NEREDE :  Olayın geçeceği mekanların özellikleri gibi düşünebilirsiniz .  Karakterin yaşadığı yer, fiziki özellikleri  ve diğer özellikleri  tek tek  bir tablo gibi yazılmalıdır.

NASIL: Kahramanın fizyolojik ve psikolojik özellikleri  bir tablo gibi not edilmelidir   .  Örnek : Uzun bolu, yeşil gözlü ,kumral , çine kapanık , depresif, , fobileri var ,  mutsuz , mutlu , hayat dolu , dışa dönük , sosyal , anti sosyal vb )

Nasıl a) Dili ,aksanı , argosu , jargonu vb detaylar gerekirse  ilgili dönem hakkında okunmalı araştırılmalı ya da gözlem yapılmalı blinmeyen bir durum ise mutlaka deneyimlendirilmelidir .

Nasıl b)  Empative Eşduyum \ İçgörü    

Empati nin en güzel anlatısı için bir  Cheyenne (Şayen)  Kızılderili  sözünü öneriyoruz  “  Komşun ( düşmanın , rakibin vb ) hakkında hüküm  vermeden önce  onun makosenleri ile bir mevsim yürü ve sonra karar ver “ 
İçgörü :  Kavrama , kendine derinden bakabilme
Notum :  Yaramak istediğiniz hikayede  kahramanın yukarıdaki özellikleri üzerinden gidilmesi gerekiyr ise  bu özelliklerin detayları için bence ciddi bir araştırma , bilgi ve gözlemin önemli olduğunu düşünüyorum ,  klişe bir özellik tanımı ile hikayeler yavan kalabilir , eğer hikayede b özellikler öne çıkacaksa )

NEDEN  ve NE  :  Bu durum kurgulayacağınız hikayenizin  içinde var olacaktır


Tavsiye :  Öncelikle  “ Karakteri “ yani “ KİM” i yaratıp sonra olayı kurgulayabilirsiniz .

HİKAYENİN ANLATICILARI ( temel olarak aşağıdaki üç başlıktaki anlatıcı tanımlanır )

1-      Kahraman Anlatıcı ( Ben )
2-      Gözlemci Anlatıcı ( O)
3-   Tanrı Anlatıcı ( Adından da anaşılacağı gibi ,  bir üst anlatıcı , gerek olayların gerek kahraman ve kişilerin tüm ayrıntılı detaylarını bilen  ve hakim olanın anlatıcılığı )
Tavsiye olanın ve ilk başlangıç için “ Tanrı Anlatıcı” olması vurgulandı .

Tavsiye kitap : Arstotales “ Poetika” ( Antik çağın bu büyük filazofunun asalında gerek sanatın , gerek edebiyatın temel ipuçlarını verdiği ve günümüzde halen bu temel unsurların geçerliliğinin şaşırtıcılığı da görülebilecektir ) (Bknz : Deep Note 2)

Bu kitaptan alıntı üç  kavram :  

Katharsis : Arınma  …. Olayların kendi başına geldiği gibi düşünerek , bu durumdan arınma durumu , hissi yakalamak .. ( Bknz : Deep Note )

Peripetaia :  Aristoteles'in Poetika adlı yapıtına göre, tragedyada kahramanın yazgısındaki beklenmedik değişim, döngü noktası. ( baht değişimi = yazıda ki  ana final olayı olarak düşünülebilir )
Anagrorisis : "bulgu" ya da "tanıma" anlamına gelen anagnorisis, karşılığını poetika'nın xi. bölümünde "bilgisizlikten bilgiye geçiş" olarak bulmuştur. bir başka deyişle anagnorisis, bir karakterin başka bir karakteri çeşitli yollarla (işaret yoluyla, duygusal ilişki yoluyla, mantık yoluyla, karakteristik özellikler yoluyla, içinde bulunulan durum yoluyla vb.) tanımasıdır.  Pripetaia dan bir önceki adımdır.

Hikaye kurgusunu bir düzlem üzerinde göstermek gerekirse
< ----------------------X1----------------------------------------------------------X2---------------à
             Serim                                    Düğüm                                                          Çüzüm
X1  = Anagrorisis
X2  = Peripetaia

İpuçları “ Yazılacak  hikayenin bölümlerini  önceden belirlemek , kurgularını yapmak , bütünlüğü ve yazmayı kolaylaştırır .  Örnek :  Bir kişinin hikayesinin  bölümleri : (Aile) ( Doğum )  ( Okul ) ( İş) ( Aşk) ( Başarı)  ( Sonuç-Final)  vb…

Dili Kullanırken Dikkat

Hangi zaman dilimini kullanıyorsan , sonraki cümlelerinde aynı dilimde olmalı
-miş li geçmiş zamanın sürekli kullanılmamasına dikkat edilmeli.
-di li geçmiş zaman başlangıçta tesviye edilebilir.

Yapmanız Gerekenler

-Not defteriniz bulunsun , not alın , cep telefonu kayıt özellğini kullanın
-Aklınıza gelen fikirleri , cümleleri , düşünceleri not edin
-Çevreniz ya da yakınlarınızdan dinlediğiniz hikaye ,ilginç olay ya da anekdotları not edin
-İlginç bulduğunuz  gazete haberleri  ve fotoğraflarını saklayın
-İlginç fotoğrafları saklayın
-Dinleyin !  Hep sen anlatırsan , duyma şansın olan hikayeleri kaçırırsın!
-Bol oku şüphesiz
-Okuduğun ilginç cümeleri veya görselleri bir deftarde biriktir
-Yazdıklarını yüksek sesle oku , okuyup duy ve dinle
-Yazdıklarınızı hemen paylaşmayın , demlenmesini beklemekte yarar var
-Yazdığınızı herkese söyleyin

YapmaMAnız Gerekenler

-Vaaz vermeyin  ( okuyucu sıkılır)
-Hakem olmayın (Bırakın okur karar verisin )
-Kendinizi ya da karakterinizi idealize etmeyin
-Kendini ve yazdıklarını tekrarlama , her cümleniz yeni bir şey söylemeli (  Son okumayı yaptığınızda  mutlaka tekrarları aynı anlamlı farklı kelime ve cümleler göreceksiniz , çıkardığınızda anlam bütünlüğünün bozulmadığını şaşırarak göreceksiniz )
-Ve son !  YAZMAK ZAMANLA GELİŞİR ! 

Ve bir egzersiz  : Birbirinden alakasız üç farklı konu  ve üç obje seç   ( Örnek : üç şarkı ismi ve üç obje seç , sonra bunların her birini kullanarak  içinde geçtiği anlam bütünlüğü oluşturan bir paragraf yaz  .(  Bizim  örneğimiz :  Şarkılar : Son Sardunyalar , Fikrimin ince gülü ve Light My Fire , objeler ise :  Vazo , Bardak ve Mum du )  Sonuçta beğenilen bir  bütünlük yaratabilmiştik , siz de farklı üçlemeler ile denemeler yapabilrisiniz …

Hepsi bu , yazıyı buraya kadar okuduysan artık senin için de yazmak bir adım daha kolaylaştı emin olabilirsin . Haydi  ...


Aylak Adam
Mayısın Sonları 2017



Deep Note'lar  :  (Kaynaklar Wikipedia)

1-Katharsis
Arınma (Yunanca) olarak da bilinen katarsis, Aristoteles'in Poetica adlı yapıtından alınmış bir sözcük olup; ilgili yapıtta trajedinin seyirci üzerindeki etkisini anlatır. Ayrıca Platon'un "Devlet" adlı eserinde de zikredilen, adil ve onurlu yöneticilere atfedilen bir felsefi terimdir. Literatürde, ruhun hem özgürlüğüne hem de tarafsızlığına kavuşturulmasını simgeleyen bir retorik olan Katarsis, özünde ruhani başkalaşmayı, hatta bunun için bazen boyut değiştirmeyi (Astral olarak) de anlatmaktadır.

Psikanalizde, bilinç dışına itilmiş duyguların yaşanıp boşalım olanağına kavuşturularak hastanın patojen duygulardan ve nevrotik belirtilerden kurtarılmasıdır.

Antik Yunan'da bir tür "ruh dönüşümü" olarak kabul edilen Katharsis, ruhun kötülüklerden arındırılması olarak benimsenmiştir. Aristo, katharsis hakkındaki düşüncesini, Poetica'da açıklarken, tiyatronun insana kendisini dışarıdan gösterdiği için arzulardan arınmasını sağladığını söylemektedir.


2- Poetika (Yunancada:Περὶ ποιητικῆς), sanat hakkındaki görüşlerini bir bütün içerisinde sunan Aristoteles'in şiir sanatı ile ilgili kuramlarını içeren ve tarihte sanat olayını araştıran ilk eserdir[1]. Estetik kavramı kapsamında; sanatların karşılaştırılmaları ve tragedya'nın üstünlüğünü vurguladığı Poetika, gerçekçiliği ele almasının yanı sıra, yaratıcı düş gücünü de ön plana çıkartmıştır.

Poetika, tiyatro sanatı üzerine yazılmış olan eserlerin en önemlilerinden biri olarak kabul edilir. Eserde belirtilen sanat tanımı Antik Yunan klasik sanatının ayırıcı özelliklerini dile getirir.