18 Mayıs 2017 Perşembe

Şarkıya Dair Notlar ( Bir John Berger alıntısı ve etkisi )

Şarkıya Dair Notlar (*)

“  Bir Şarkı söylendiğinde ve çalındığında beden kazanır . Bunun da mevcut bedenlere el koyup onlara kısa süreliğine el koyup yapar . ( ödünç alınan beden ya da tek bir icracıya , icrası grubuna , dinleyicilere ait olabilir. Şarkı ödünç alınmış bir bedenden diğerine , beklenmedik şekilde akıp gider .Şarkı her seferinde ödünç aldığı bedenin içine yerleşir .Kendine bedenin iç organlarından bir yer bulur .Bir davulun kulak zarında , bir kemanın göbeğinde , şarkıcının ya da dinleyicinin , göbeğinde ya da böğründe … )  Dik tutularak çalınan kontrabasın bedenine , bir ağzın önünde kuşlar gibi uçuşan , inip kalkan bir çift elindeki mızıkanın bedenine ya da gümbür gümbür çalan davulcunun gövdesine . Şarkı tekrar tekrar şarkıcının bedenini ele geçirir. Ardında da şarkıyı dinleyen , ona mimikleri ile tepki veren , geçmişi hatırlayan ve geleceği hayal eden dinleyicilerin bedenlerini . Bir şarkı ele geçirdiği bedenlerden farklı olarak zaman ve mekan içinde sabitlenmiş değildir . Şarkı geçmiş tecrübeleri anlatır . Söylendiğinde şimdiyi doldur . Hikayelerde aynı şeyi yapar . Ama şarkıların sadece onlara has bir boyutu vardır . Şarkıyı şimdiyi doldururken bir taratan da gelecekteki bir dinleyen kulağa ulaşmayı umut eder . İleri uzanır uzanır uzanır . Bu umut ısrarcı olmasa bence şarkılar var olmazlar . Şarkılar ileriye uzanır .

Şarkılarıntemposu , ölçüsü , içindeki döngü ve  tekrarlar yatay zamanın akışına karşı bir sığınak inşa eder. Bu sığınak içinde gelecek , şimdi ve geçmiş birbirlerini teselli edebilir , kışkırtabilir, tiye alabilir  ya da birbirlerine ilham verebilir .

Günaydın Blues
Blues nasılsın ?
Nasılsın ?
Günaydın Blues
Blues Nasılsın ?
Şöyle bir uğradım
Laflayalım diye
( Bessie Smith )

..

Bütün şarkılarda mesafe vardır. Şarkı mesaeli değildir  ama malzemelerinden biri mesafedir , tıpkı varlığın herhangi bir grafik imgelerin malzemelerinden bir olması gibi . Şarkıların ve imgelerin ta başlangıcından beri böyledir bu .
Bütün şarkılar yolculuklar dairdir …
Şarkılar akıbetleri ve geri dönüşleri , karşılaşmaları ve vedaları anlatır . Başka türlü söylersek : Şarkılar bir yokluğa söylenir . İlhamlarını yokluk vermiştir ve yokluğa hitap ederler. Aynı zamanda şarkının paylaşılması iel yokluk da paylaşılır ve daha az kesikin , daha az yalnız , daha az sessiz bir hal alır . Bu asıl yokluğun , şarkının birlikte söylenmesi sırasında , hatta söylenmesinin hatırlanması sırasında “ azalması “ ortak bir zafer duygusu ile yaşanır . Bazen mutedil bir zaferdir bu , çoğunlukla da örtülü bir zafer .  “Kendimi bir şarkının sıcak kozasına sarıp “ demiş Jonny Cash “ her yere gidebilirdim ; kimse beni yenemezdi .
Şarkıların özü seste ya da zihinde değil oranlardadır . Sarıp sarmalamak için takip ederiz onları . Başka bir mesajın ya da etkileşim biçiminin sunduğundan bu yüzden farklıdır sundukları . Kendimizi mesajın içinde buluruz . Şarkıyla söylenmeyen gayri şahsi dünya dışarıda kalır , plasentanın dışında . Bütün şarkılar , içerikleri ya da söyleyişleri kuvvetle erkeksi olduğundan bile , anaç bir etki yaratır .
Şarkılar bir bağ kurar , toparlar ve bir araya getirir .Söylenmedikleri zamanlarda bile hazır bulunan toplanma noktalarıdır onlar . Şarkıların sözleri bir nesri oluşturan kelimelerden farklıdır . Nesirlerde kelimeler bağımsız faillerdir ;şarkılarda ise öncelikle ve her şeyden çok anadillerinin mahrem sesleridir . Anlamları her neyse ona işaret ederler, aynı zamanda o dilde bulunan bütün kelimeleri muhatap alır ya da onlara doğru akarlar .

Şarkılar nehirler gibidir. Her biri kendi yatağından akar – yine de hepsi her şeyin çıktığı yer olan denize ulaşmak için akar . Bir nehrin ağzından dökülen sular uçsuz bucaksız bir başka yere doğru yola çıkar . Bir şarkının ağzından çıkanlar içinde benzer bir şey geçerlidir … “ 

Geronimo’nun notu :  Blues Perişan Kütüphanesine   , bu sayfanın takipçisi – özellikle – müzik dostlarına , içlerinden bu yazar ve kitabı  okumamış olan müzik sevdalılarına ve de tutkunlarına armağan etmek isterim bu  çok kıymetli alıntıyı .

Bazen bir şeyleri çok severiz , çok anlamlandırırız çok  çokça yönlü ,  biliriz ki tek değil , çok şeydir bunun , bu sevginin  sebebi , ama gelin görün ki bir türlü anlatamayız .  Bu yazıyı okurken  sayfa diplerini kıvırmaktan canım çıktı .  Yakın zamanda kaybettiğimiz , büyük entelektüel , aydın , sanatçı , yazar John  Berger’in  yalnızca yüzdört sayfalık ,  bir solukta  okunan ve adına layık  kitabı “ Hoşbeş”  ( Kim bulumuşsa , şahane bir isim olmuş ) içinde ki “Şarkıya Dair Notlar “ başlıklı “ hoşbeş” in de yazarın  ;   müziği   gerek yaratıcısı , gerek icracısı , gerek dinleyicisi , gerek arşivleyicisi , gerek paylaşımcısı , gerekse de canlı (konser) tutkunları ,  hatta belkide  hiç dinlemeyeni ,  ya da anlama,  algılama derdinde olmayanı , kısacası tüm faktörleri ve denklemleri ile  bu  hem teknik hem , sosyal , hem de sanatsal içerikleri ile yorumlaması  beni hayran bıraktı  . Ve ilgili  bölümden bu uzun alıntıyı sizler için oturup gecenin saat   ikisi ile dördü arasında üşenmedim yazdım ve birazdan da Aptülika’ya yayınlaması için göndereceğim .

Neden müzik dinlerim , neden kimilerine göre halen dinazor denilen  grup ya da şarkıların peşinde koşarım , neden külüstür bir pikabı olmasına rağmen plak satın alırım, hatta neden yıllarca hiç pikabım olmadığı halde plaklarım oldu , neden internetten de olsa radyo yayını yapmaya çalışır da müziği halen paylaşmaya çalışırım , neden yüzlerce kez dinlediğim kimi şarkılar halen bana her dinlendiğinde farklı hisler verir , neden çok sevdiğim bir şarkıyı kıskanmak yerinde tam tersi herkes ile paylaşmak isterim , neden  kimi şarkılar sadece özel insanları aklıma getirir , neden halen tüm uykusuzluğuma direnerek  içinde “ şarkı “ geçtiği için hiç kaybolmayan heyecan ile bu yazıyı yazmaya çalışırım .
İşte  bütün bu zor soruların büyük bölümüne   basit ve yalın cevaplar bulduğum için yukarıdaki alıntıda …
 Hepsi bu !
Teşekkürler  John Berger . Huzur içinde uyu ,  yazdıkların bir şarkı tadında akıyor şu anda zihnimden hiç şüphen olmasın .


Aylak Adam 
1    9 Mayıs sabah karşı – 2017


( *) Kitap : Hoşbeş – Yazar: John Berger  - Metis 2016

17 Mayıs 2017 Çarşamba

Yaratıcı Yazarlık Temel Eğitimiz Üzerine

Bu not ve yazıyı  Sait Faik'in eşsiz anısına ithaf ediyorum 

"söz vermiştim kendi kendime: yazı bile yazmayacaktım. yazı yazmak da hırstan başka ne idi ? burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim. hırs hiddet neme gerekti? yapamadım. koştum tütüncüye, kağıt kalem aldımç oturdum. ada'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. kalemi yonttum. yonttuktan sonra tuttum öptüm. yazmasam deli olacaktım."

sait faik abasıyanık* haritada bir nokta

Yaratıcı Yazarlık Temel Eğitimiz Üzerine 

Seçimi sancılı olan bir eğitimdi doğrusu ,  adı havalı , onaylama süreci biraz tartışmalı olmuştu , bu yüzden omuzlarımda  bir yük hissederek  girdim kapıdan , sonrası işte aşağıda ...

Heyecan verici isimi olan bir eğitim hiç şüphesiz .  Eğitmenimiz  bir yazar (Melike İlgün ) . Tek güne ve  sınırlı zamana şüphesiz ki sığmayacak bir eğitim ki ona vurgu ile açıyoruz günü …

Aslına bakacak olursanız  gerek eğitim süresince gerekirse de sonunda   tırnak içinde ki “ yaratıcı” kavramından ziyade  temel anlamda bir yazarlık konusu ,  hiç yazma girişimi olmamış , denememiş , bundan çekinen , belki biraz da korkan katılımcılar için  iyi ipuçları ve  temel teknik detayları veren bir eğitim olduğunu söylemek mümkün .  Yaratıcı kısmı da  gün içinde verilen pratik ipucu ve çalışmalarla , aklından yazmanın zorluğunu geçiren katılımcılara aslında işin  basit ve mümkün olduğunu , yaratmayı kolayca sağlayabilecek çok fazla  konu bulunabileceğini kanıtladı. Bu anlamda eğitimin ve eğitimcimizin kısıtlı süreye rağmen oldukça başarılı olduğunu ifade etmeliyim 

İşin  içinde “yazmak, yaratmak , okumak , düşünmek , kafa yormak , araştırmak ,  merak  vb “  konuları oldukça o olay her zaman ilgi çekici olur  . Sonuç olarak  kendinizi dolu , pek dolu , çok dolu hissediyorsanız , bence yazmanız , yazdıklarınızı paylaşmanız son derece kolay .  Belki bu yazı ya da  bu notlar sizlerde de bu iştahı kabartmaya ve bu konuya odaklanmanıza imkan sağlar .

Bu nedenle  katıldığım için , hem imkan sağlayan kurumuma , hem eğitmenimize , hem de katılımcı arkadaşlarımıza  ayrıca  özel bir teşekkür sunmak isterim.


Eğitimden aklımda kalanlar ya da  kısa notlar ve ipuçlarını  Aylak Adam ‘dan merak edenler  için de aşağıdaki gibidir .  Buyurunuz ..

***



“5 n 1 k “  (  Ne , ne zaman , nerede , nasıl , neden , kim )
Sihirli formül  her türlü yazı için budur .  Ana temanızı bu formülün “ K” sı KİM ile başlatmanızda yarar var .

KİM :  Bir yazıda kullanmak istediğiniz kişinin ( kahramanınızın )  olabilecek tüm özelliklerini , gerek somut  ögeler  , gerekse de  yaratma isteğinize göre , uçuk kaçık dahi olabilecek şekilde tüm özelliklerini  bir  sayfaya  yazmanızla başlar  . Sonra  bu özellikler üzerinden detaylara girebilirsiniz  (  İsim , cinsiyet , yaş , doğum yeri , yetişme koşulları  , eğitimi , ailesi , arkadaşları , çevresi ,  yakın arkadaşları , ilişkileri  vb .. – doldurun doldurabileceğiniz kadar , her özellik işinize yarayacak şüphesiz yaratma aşamanızda - )   ( Örnek : Esra , Kadın, 28, Adapazarı, öksüz , lise , anne ve kardeşler,  Ali ve Ayşe özel iki arkadaş, baskılı bir çevre , gizli bir ilişki  vb)

NE ZAMAN : Kurgulayacağınız hikayenin dönemini belirlemeniz gerekir . O dönemin  hem dünya , hem bulunduğumuz coğrafyada ki  her türlü , gerek sosyal , siyasi vb tüm başlıklarının eklenmesi . Örnek : Günümüz (2010'lar)  , 70’ler , 30 yıl sonrası vb .  Dünya : Trump, Ortadoğu , Savaş , Rusya , İslamafobi , terör  , küresel ısınma , çevre  vb   Türkiye : Tek adam , kutuplaşma , gezi , 15 temmuz , sosyal medya esareti , yozlaşam vb..)

NEREDE :  Olayın geçeceği mekanların özellikleri gibi düşünebilirsiniz .  Karakterin yaşadığı yer, fiziki özellikleri  ve diğer özellikleri  tek tek  bir tablo gibi yazılmalıdır.

NASIL: Kahramanın fizyolojik ve psikolojik özellikleri  bir tablo gibi not edilmelidir   .  Örnek : Uzun bolu, yeşil gözlü ,kumral , çine kapanık , depresif, , fobileri var ,  mutsuz , mutlu , hayat dolu , dışa dönük , sosyal , anti sosyal vb )

Nasıl a) Dili ,aksanı , argosu , jargonu vb detaylar gerekirse  ilgili dönem hakkında okunmalı araştırılmalı ya da gözlem yapılmalı blinmeyen bir durum ise mutlaka deneyimlendirilmelidir .

Nasıl b)  Empative Eşduyum \ İçgörü    

Empati nin en güzel anlatısı için bir  Cheyenne (Şayen)  Kızılderili  sözünü öneriyoruz  “  Komşun ( düşmanın , rakibin vb ) hakkında hüküm  vermeden önce  onun makosenleri ile bir mevsim yürü ve sonra karar ver “ 
İçgörü :  Kavrama , kendine derinden bakabilme
Notum :  Yaramak istediğiniz hikayede  kahramanın yukarıdaki özellikleri üzerinden gidilmesi gerekiyr ise  bu özelliklerin detayları için bence ciddi bir araştırma , bilgi ve gözlemin önemli olduğunu düşünüyorum ,  klişe bir özellik tanımı ile hikayeler yavan kalabilir , eğer hikayede b özellikler öne çıkacaksa )

NEDEN  ve NE  :  Bu durum kurgulayacağınız hikayenizin  içinde var olacaktır


Tavsiye :  Öncelikle  “ Karakteri “ yani “ KİM” i yaratıp sonra olayı kurgulayabilirsiniz .

HİKAYENİN ANLATICILARI ( temel olarak aşağıdaki üç başlıktaki anlatıcı tanımlanır )

1-      Kahraman Anlatıcı ( Ben )
2-      Gözlemci Anlatıcı ( O)
3-   Tanrı Anlatıcı ( Adından da anaşılacağı gibi ,  bir üst anlatıcı , gerek olayların gerek kahraman ve kişilerin tüm ayrıntılı detaylarını bilen  ve hakim olanın anlatıcılığı )
Tavsiye olanın ve ilk başlangıç için “ Tanrı Anlatıcı” olması vurgulandı .

Tavsiye kitap : Arstotales “ Poetika” ( Antik çağın bu büyük filazofunun asalında gerek sanatın , gerek edebiyatın temel ipuçlarını verdiği ve günümüzde halen bu temel unsurların geçerliliğinin şaşırtıcılığı da görülebilecektir ) (Bknz : Deep Note 2)

Bu kitaptan alıntı üç  kavram :  

Katharsis : Arınma  …. Olayların kendi başına geldiği gibi düşünerek , bu durumdan arınma durumu , hissi yakalamak .. ( Bknz : Deep Note )

Peripetaia :  Aristoteles'in Poetika adlı yapıtına göre, tragedyada kahramanın yazgısındaki beklenmedik değişim, döngü noktası. ( baht değişimi = yazıda ki  ana final olayı olarak düşünülebilir )
Anagrorisis : "bulgu" ya da "tanıma" anlamına gelen anagnorisis, karşılığını poetika'nın xi. bölümünde "bilgisizlikten bilgiye geçiş" olarak bulmuştur. bir başka deyişle anagnorisis, bir karakterin başka bir karakteri çeşitli yollarla (işaret yoluyla, duygusal ilişki yoluyla, mantık yoluyla, karakteristik özellikler yoluyla, içinde bulunulan durum yoluyla vb.) tanımasıdır.  Pripetaia dan bir önceki adımdır.

Hikaye kurgusunu bir düzlem üzerinde göstermek gerekirse
< ----------------------X1----------------------------------------------------------X2---------------à
             Serim                                    Düğüm                                                          Çüzüm
X1  = Anagrorisis
X2  = Peripetaia

İpuçları “ Yazılacak  hikayenin bölümlerini  önceden belirlemek , kurgularını yapmak , bütünlüğü ve yazmayı kolaylaştırır .  Örnek :  Bir kişinin hikayesinin  bölümleri : (Aile) ( Doğum )  ( Okul ) ( İş) ( Aşk) ( Başarı)  ( Sonuç-Final)  vb…

Dili Kullanırken Dikkat

Hangi zaman dilimini kullanıyorsan , sonraki cümlelerinde aynı dilimde olmalı
-miş li geçmiş zamanın sürekli kullanılmamasına dikkat edilmeli.
-di li geçmiş zaman başlangıçta tesviye edilebilir.

Yapmanız Gerekenler

-Not defteriniz bulunsun , not alın , cep telefonu kayıt özellğini kullanın
-Aklınıza gelen fikirleri , cümleleri , düşünceleri not edin
-Çevreniz ya da yakınlarınızdan dinlediğiniz hikaye ,ilginç olay ya da anekdotları not edin
-İlginç bulduğunuz  gazete haberleri  ve fotoğraflarını saklayın
-İlginç fotoğrafları saklayın
-Dinleyin !  Hep sen anlatırsan , duyma şansın olan hikayeleri kaçırırsın!
-Bol oku şüphesiz
-Okuduğun ilginç cümeleri veya görselleri bir deftarde biriktir
-Yazdıklarını yüksek sesle oku , okuyup duy ve dinle
-Yazdıklarınızı hemen paylaşmayın , demlenmesini beklemekte yarar var
-Yazdığınızı herkese söyleyin

YapmaMAnız Gerekenler

-Vaaz vermeyin  ( okuyucu sıkılır)
-Hakem olmayın (Bırakın okur karar verisin )
-Kendinizi ya da karakterinizi idealize etmeyin
-Kendini ve yazdıklarını tekrarlama , her cümleniz yeni bir şey söylemeli (  Son okumayı yaptığınızda  mutlaka tekrarları aynı anlamlı farklı kelime ve cümleler göreceksiniz , çıkardığınızda anlam bütünlüğünün bozulmadığını şaşırarak göreceksiniz )
-Ve son !  YAZMAK ZAMANLA GELİŞİR ! 

Ve bir egzersiz  : Birbirinden alakasız üç farklı konu  ve üç obje seç   ( Örnek : üç şarkı ismi ve üç obje seç , sonra bunların her birini kullanarak  içinde geçtiği anlam bütünlüğü oluşturan bir paragraf yaz  .(  Bizim  örneğimiz :  Şarkılar : Son Sardunyalar , Fikrimin ince gülü ve Light My Fire , objeler ise :  Vazo , Bardak ve Mum du )  Sonuçta beğenilen bir  bütünlük yaratabilmiştik , siz de farklı üçlemeler ile denemeler yapabilrisiniz …

Hepsi bu , yazıyı buraya kadar okuduysan artık senin için de yazmak bir adım daha kolaylaştı emin olabilirsin . Haydi  ...


Aylak Adam
Mayısın Sonları 2017



Deep Note'lar  :  (Kaynaklar Wikipedia)

1-Katharsis
Arınma (Yunanca) olarak da bilinen katarsis, Aristoteles'in Poetica adlı yapıtından alınmış bir sözcük olup; ilgili yapıtta trajedinin seyirci üzerindeki etkisini anlatır. Ayrıca Platon'un "Devlet" adlı eserinde de zikredilen, adil ve onurlu yöneticilere atfedilen bir felsefi terimdir. Literatürde, ruhun hem özgürlüğüne hem de tarafsızlığına kavuşturulmasını simgeleyen bir retorik olan Katarsis, özünde ruhani başkalaşmayı, hatta bunun için bazen boyut değiştirmeyi (Astral olarak) de anlatmaktadır.

Psikanalizde, bilinç dışına itilmiş duyguların yaşanıp boşalım olanağına kavuşturularak hastanın patojen duygulardan ve nevrotik belirtilerden kurtarılmasıdır.

Antik Yunan'da bir tür "ruh dönüşümü" olarak kabul edilen Katharsis, ruhun kötülüklerden arındırılması olarak benimsenmiştir. Aristo, katharsis hakkındaki düşüncesini, Poetica'da açıklarken, tiyatronun insana kendisini dışarıdan gösterdiği için arzulardan arınmasını sağladığını söylemektedir.


2- Poetika (Yunancada:Περὶ ποιητικῆς), sanat hakkındaki görüşlerini bir bütün içerisinde sunan Aristoteles'in şiir sanatı ile ilgili kuramlarını içeren ve tarihte sanat olayını araştıran ilk eserdir[1]. Estetik kavramı kapsamında; sanatların karşılaştırılmaları ve tragedya'nın üstünlüğünü vurguladığı Poetika, gerçekçiliği ele almasının yanı sıra, yaratıcı düş gücünü de ön plana çıkartmıştır.

Poetika, tiyatro sanatı üzerine yazılmış olan eserlerin en önemlilerinden biri olarak kabul edilir. Eserde belirtilen sanat tanımı Antik Yunan klasik sanatının ayırıcı özelliklerini dile getirir.